The true origins of the two World Wars have been deleted from all our history books and replaced with mythology. Neither War was started (or desired) by Germany, but both at the instigation of a group of European Zionist Jews with the stated intent of the total destruction of Germany. The documentation is overwhelming and the evidence undeniable. (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) (9) (10) (11)
That history is being repeated today in a mass grooming of the Western world’s people (especially Americans) in preparation for World War III – which I believe is now imminent.
ABD, İran’ı Umman Körfezindeki petrol tankerlerine yönelik saldırı düzenlemekle suçlayarak Ortadoğu’da
gerilimi tırmandırmaya çabalarken, İtalyan Başbakan
Yardımcısı Matteo Salvini Washington’da, bu stratejinin mimarlarından biri olan Dışişleri
Bakanı Mike Pompeo ile görüşürken,
ona «İtalya’nın
yeniden Batı en büyük
demokrasisinin Avrupa kıtasındaki bir numaralı ortağı haline
gelmek istediğini » söyledi. Böylece İtalya’yı Washington tarafından başlatılan
operasyonun kuyruğuna
katmaya çalıştı.
İran’a karşı savaş nedeni olarak gösterilen « Umman Körfezi olayı», 4 Ağustos 1964’te bir
ABD torpido gemisine saldırmakla
suçlanan Kuzey Vietnam’ı bombalamak için savaş nedeni olarak kullanılan (ancak daha sonra sahte olduğu ortaya çıkan suçlama) « Tonkin Körfezi
olayı »ndan kopyalanmıştır.
Bugün
Washington tarafından yayınlanan bir video görüntüsü, menşeinin belli olmaması için
infilak etmemiş bir mayını (çünkü mayının üzerinde « Made in İran » yazdığı belirtiliyor) bir petrol tankerinin
gövdesinden güpegündüz söken sözde bir İran hücumbotunun mürettebatını göstermektedir.
Aklımızla
alay eden bu « kanıtlar » Washington’un operasyonunun asıl amacını gizleme
arayışının bir parçasıdır. Operasyonun asıl amacı küresel
petrol ve doğal gaz rezervlerinin ve
bunların enerji koridorlarının denetimine ilişkin
stratejiye dayanmaktadır[1].
ABD’nin hedef tahtasında, toplam petrol rezervleri Suudi Arabistan’ınkini aşan ve ABD’ninkinden
beş kat fazla olan İran ve Irak’ın
bulunması tesadüf değildir. İran’ın doğalgaz rezervleri ABD’ninkinden yaklaşık olarak
2,5 kat daha fazladır. Dünyanın en büyük petrol rezervlerine
sahip bir ülke olan Venezüella da aynı nedenle ABD’nin hedefindedir.
Enerji
koridorlarının denetimi konusu başat öneme sahiptir. Mike Pompeo, İran’ı« Hürmüz Boğazıüzerinden petrol akışını
engellemekle » suçlayarak, « ABD’nin seyrüsefer özgürlüğünü savunacağını» ilan
etmektedir. Bir başka deyişle ABD’nin,
Avrupa dahil enerji tedariki için
anahtar öneme sahip bu bölgeyi, her şeyden önce İran petrolünün (ABD yaptırımları nedeniyle İtalya ve diğer
Avrupa ülkelerinin her koşulda özgürce
ulaşamayacağı) geçişini
engelleyerek askeri olarak denetimi altına almak
istediğini »
duyurmaktadır.
Øİran’dan
Avrupa’ya, Irak ve Suriye üzerinden geçen bir doğalgaz boru hattıüzerinden
düşük fiyatlı doğalgaz gelebilirdi; ama 2011’de başlatılan
proje, Suriye devletini yok etmeye yönelik
ABD/NATO operasyonu sonrasında
devre dışı bırakıldı.
ØRusya’dan
İtalya’ya, Karadeniz üzerinden South Stream
aracılığıyla doğrudan ve buradan da büyük
ekonomik avantajlarla diğer
Avrupa ülkelerine doğalgaz gelebilirdi; ama büyük
ilerleme kaydeden doğalgaz
boru hattının yapımı, ABD ve
hatta Avrupa Birliği’nin baskısıyla, İtalya’ya büyük zararlar doğuracak şekilde
2014’te durdurulmuştur.
Buna karşın,
Almanya’yı Rus doğalgazının dağıtım merkezi haline getiren Nord
Stream’in kapasitesinin iki katına çıkarılması süreci sürdürüldü. Ardından Temmuz 2018’de varılan « enerji alanında ABD-AB stratejik işbirliği » anlaşması
temelinde, AB’ye yönelik ABD sıvılaştırılmış doğalgaz
(LNG) ihracatıüç katına çıktı. «Özgürlük gazının » Ukrayna’ya da ulaştırılacağı dağıtım merkezi Polonya’dır.
Washington’un
hedefi stratejiktir: Avrupa’da Rus gazının yerine ABD gazını ikame ederek
Rusya’ya darbe indirmek. Ama çevre açısından felaket doğuran fracking yöntemiyle bitümlüşistten çıkarılan ABD gazının
tedarikinin ne fiyatları, ne de ömrü
konusunda hiçbir teminata sahip değiliz.
« Batı
dünyasının en büyük demokrasisi »ne geldiğinde, « Avrupa’da artık kırıntılarla yetinmeyen bir hükümetin
parçasıyım » açıklaması yapan Matteo Salvini, bu konuda
neler düşünüyor
acaba?
No comments:
Post a Comment